Yükümlülüklerini Yerine Getirmeyen Rödovansçıların Sözleşmeleri Feshedilsin!
Nisan 26, 2016Meclis’te Kaçak Osmanlıca Kursu
Nisan 26, 201619 Şubat günü Ankara’daki saldırı ile Türkiye bir kez daha sarsıldı. Bu saldırıda 29 yurttaşımızı yitirdik. 10 Ekim 2015 günü Ankara Garı’ndaki bombalı saldırıda 100’den fazla yurttaşımız hayatını kaybetmişti. 4 ay arayla Ankara’da, Türkiye Cumhuriyetinin başkentinde iki ayrı saldırı yaşandı. Üzüntümüz derin ve bir kez daha terörü kimden ve nereden gelirse gelsin lanetliyoruz!
Yaşanan bu son saldırı bir kez daha gösterdi ki, aslında bomba sadece Ankara’da patlamadı. Suriye politikası başta olmak üzere Türk dış politikası başkentin göbeğinde infilak etti. Göçmen politikası başkentin göbeğinde parçalandı.
Bu olay bir kez daha gösterdi ki, bu ülkede bir istihbarat zafiyeti değil, istihbarat rezaleti yaşanıyor. Patlama oluyor ülkeyi yöneten Başbakan Davutoğlu “Patlama sesi duyduk araştıracağız” diyor. Bugün bu ülkede iflas eden bir yönetim var. Üstelik tüm bu olanlar MİT Emniyeti bilgilendirmesine rağmen yaşanıyor. Ankara, İzmir, İstanbul gibi- eylem yapılacak, önlem alın.” deniliyor. Önlem alınıyor mu? Hayır! Kim alacak önlemi? Siyasetçi talimat verecek, bürokrat önlem alacak! Bizde her şey olup bittikten sonra, yurttaşlarımız öldükten sonra birilerinin aklı başına geliyor, göstermelik güvenlik tedbirleri alınıyor, sonra birkaç gün geçiyor, her şey unutuluyor! Ölen öldüğü ile kalıyor, ta ki bir sonraki saldırıya kadar!
Terörün bir insanlık suçu olduğunu söyledik, hep söyleyeceğiz. Bizler, akan kanı ve anaların gözyaşını durdurma konusunda kim bizden ne istiyorsa bugüne kadar açık çek verdik, şimdi bir kez daha yineliyoruz ve ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bizim bu ülkede yaşanan her şeye rağmen, barış içinde yaşama arzusunda olanların mutlaka kazanacağına dair inancımız tam. Çünkü bu güzel ülke aydınlık ve mutlu yarınları hak ediyor.
Türkiye Cumhuriyeti en derin yönetim krizlerinden birisini yaşıyor.
Her gün kardeş kavgası derinleşiyor. Sokaklar hukukun egemenliğinden çıkmış durumda. Silah, siyasetin önüne geçmiş durumda.
Şiddet, farklı kesimlerden insanlarımızı birbiriyle konuşamaz hale getirdi. Ülkemiz, toplumumuz adeta büyük bir buhran yaşıyor.
AKP’nin maceracı dış politikasının bedelini yurttaşlarımız canlarıyla, mallarıyla öder hale geldi. Orta Doğu’da oyun kurucu rolü oynamaya çalışan AKP, ülkemizi bölgesel istikrarsızlık üreten bir aktör durumuna düşürdü.
Bu ülkede hiçbir dönemde böylesine aleni bir şekilde “nefret söylemi” kullanılmamıştı. Hiçbir Başbakan “kindar nesil” yetiştirmek için ant içmemişti. Adeta bu ülkenin insanları kutuplaştırıldı, ötekileştirildi, dost, düşman “bizden/bizden olmayan” diye ikiye bölündü.
Ülke yolsuzluk batağına saplandı, yetimin hakkına el uzatıldı. Yolsuzluk sadece ahlaki çöküntüye değil aynı zamanda ekonomik erozyona da neden oldu.
Türkiye’de yargı yok, adalet kavramı yerlerde sürünüyor. Hâkimler siyasal baskı altında. Yargıçlara, savcılara açıkça talimat veriliyor.
Bu ülkede gazeteciler, askerler, öğrenciler, bilim insanları hapse atıldı. Her gün bir gazeteci susturulurken sansür toplumun her alanında olağan hale geldi, ülkemiz adeta yasaklara boğuldu.
Bugün artık hepimiz biliyoruz ki toplumsal huzur ve barış, son zamanlarda hiç olmadığı kadar büyük bir tehlike içinde. Her gün gençlerimiz şehit düşüyor. Gencecik evlatlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz. 7 Haziran’dan sonra birileri düğmeye bastı ve o gün bugündür ülkemiz gözyaşına boğuldu. 300’den fazla güvenlik görevlimizi şehit verdik, yüzlerce yurttaşımızı kaybettik.
Acı ve ağıt ortak dilimiz oldu. Mutlu, huzurlu günlerimizi unuttuk adeta.
11 Şubat 2013’te Cilvegözü’nde patlama oldu, 14 kişi hayatını kaybetti. 11 Mayıs 2013’te Reyhanlı’da 52 kişi hayatını kaybetti.
5 Haziran 2015’te Diyarbakır’daki mitingde bomba patlattılar, 5 kişi öldü, 400’ün üzerinde yaralı var. 20 Temmuz 2015’te Suruç’taki patlamada 34 çocuğumuz hayatını kaybetti.
10 Ekim 2015’te Ankara’da 103 yurttaşımız hayatını kaybetti.
12 Ocak’ta Sultanahmet’teki saldırıda 11 kişi hayatını kaybetti, 15 yaralımız var.
7 Haziran akşamı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu’nun seçim sonuçlarını yorumlarken “millet kaosu seçti”, ardından Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun ”Başkan seçseydik bu kaos olmayacaktı” sözleri ve 16 şehit verdiğimiz Dağlıca saldırısının haberi alt yazıda geçerken Recep Tayyip Erdoğan’ın “400 vekil alınsaydı bunlar olmazdı” ifadeleri ise hala hafızalarımızda!
Türkiye’nin çatışmaya, kavgaya, savaşa değil, Türkiye’nin barışa ihtiyacı var.
Bugün ülkemizin içeride yaşadığı sorunlar bir yana, dünyada tüm ülkelerle kavga eden bir ülke haline dönmüş durumdayız. Sıfır sorun politikasından sırf sorun politikasına geçiş yaptık. Ülkemiz giderek yalnızlaşıyor. Çünkü son yıllarda, AKP ile birlikte dış politika geleneklerimiz yerle bir edildi, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Atatürk’ün ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin temellerini inşa ettiği dış politika ekseninden çıkıldı, mezhep odaklı, kişisel hırslara dayalı, kavgacı, agresif bir politika güdülmeye başlandı.
CHP’nin Türk dış politikası kişilikli, tutarlı ve sonuç alıcıdır.
Bizim dış politikada referansımız kişisel kararlar ya da çıkarlar değil, demokrasi, özgürlük ve insan haklarıdır.
Türkiye’nin derhal asıl kurucu iradesinin koymuş olduğu bu ana çizgiye dönmesi gerekiyor.
Biliyoruz ki, bugün her zamankinden daha fazla bu ülkenin Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihtiyacı var.
Bizler, ülkeyi bu sıkışmışlıktan nasıl çıkaracağımızı; demokrasiyi nasıl geliştireceğimizi, hukuk devletini nasıl ayağa kaldıracağımızı, eğitim reformumuzu, ekonomiyi nasıl büyüteceğimizi, refahı nasıl tabana yayacağımızı, toplumsal barışı tekrar nasıl tesis edeceğimizi biliyoruz.
Bu ülkeye barış getirmek, birlik getirmek, demokrasi ve özgürlük getirmek için canla başla çalışıyoruz.
Çünkü bizim için önce insan, önce Türkiye geliyor.
Çünkü biz Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Türk’üyle Kürt’üyle bu ülkenin Kurutuluş savaşını veren kahramanların torunlarıyız.
Çünkü biz Cumhuriyetin bekçisi,
Biz bu ülkenin birleştirici harcıyız!
Özgür Özel
Manisa Milletvekili
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili