CHP Genel Başkanı Özgür Özel, SPD Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil ile Birlikte Anıtkabir’i Ziyaret Etti
Eylül 30, 2024CHP Genel Başkanı Özel’den Bulgaristan Türklerine Çağrı: “Tüm Çifte Vatandaşları Oy Kullanmaya Davet Ediyoruz”
Ekim 1, 2024CHP ile SPD Ortak Mutabakat Metni İmzaladı… Özgür Özel: “Ülkemizin AB’ye Tam Üyeliği Konusunda Kararlığımıza SPD’nin Desteğini Vurguluyor”
CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL: “İKİ PARTİ, İKİ ÜLKE, İKİ HALK VE AVRUPA’NIN FAYDASINA GİRİŞİMLERİN İLK ADIMI”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil ile imzaladıkları ortak mutabakat metnine ilişkin, “Bu metin ile partimin, ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusundaki kararlılığı, bu kararlılığa SPD’nin desteği vurgulanmaktadır. Bu metin sadece kağıda basılmış bir niyet mektubu, niyet beyanı değil; iki parti, iki ülke, iki halk ve Avrupa’nın faydasına birçok girişimin ilk adımını teşkil edecek önemli bir adımdır” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, siyasi işbirliği protokolü imzalamak üzere beraberindeki heyetle CHP Genel Merkezi’ni ziyaret eden Almanya SPD Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil ile ortak basın açıklaması yaptı. Özel, “Ankara’ya, genel merkezimize hoşgeldiniz, çok değerli genel başkanım ve sevgili yoldaşlarım. Bugün Türkiye’ye, Ankara’ya adımınızı atar atmaz, ayağınızın tozuyla ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret etmenizden, ziyaretinizde size eşlik etmemizi talep etmenizden, Anıtkabir’de anı defterine yazdığınız o kıymetli cümlelerden ve biraz önce gerçekleştirdiğimiz heyetler arası toplantıda çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, onun Türkiye’ye benimsettiği değerlere, dünyaya örnek olan yurtta barış, dünyada barış anlayışına ilişkin kıymetli yaklaşımınıza müteşekkirim” dedi. Özel şunları kaydetti:
“TÜRKLER AVRUPA’DA YÜKSELEN IRKÇILIKTAN OLUMSUZ ETKİLENİYOR”
“Ankara’da, Türkiye’nin başkentinde, Anıtkabir ile Türkiye Büyük Millet Meclisi ile aynı sınırlar içinde olan genel merkezimizde sizi ağırlamaktan büyük onur duyuyorum. Kasım ayında parti kongrenize tarafınızdan davet edilmiştim ve orada konuşma yapmıştım. Ayrıca hem sizle hem kıymetli Şansölye Olaf Scholz ile yaptığımız birebir görüşmelerde ülkelerimiz arasındaki ilişkileri geliştirmek için partilerimizin ilişkilerini iyi noktaya getirmenin önemine vurgu yapmıştık. Bugün o kongredeki ortak kararımız gereğince başlayan ikili ilişkiler, geliştirilen ikili ilişkiler doğrultusunda SPD ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında bir siyasi işbirliği protokolü imzaladık. O siyasi işbirliği protokolü değerli basın mensuplarına Türkçe ve Almanca olarak dağıtıldı. Almanya, ülkemiz dışında en fazla Türk kökenlinin yaşadığı ülke. Yurttaşlarımızın karşılıklı etkileşimi, ülkelerimiz arasındaki etkileşime olanak tanıyor. Türkler Avrupa’da yükselen ırkçılık ve İslam karşıtlığından olumsuz yönde etkileniyorlar. Almanya’da özellikle sosyal demokrat ve sol iktidarların yıllar önce başlattığı, doğru entegrasyon politikaları ile Almanya’da bulunan Türkler olumsuz etkilerin minimize edildiği bir ülkede yaşıyorlar. Tüm Türk vatandaşlarımız, Türkiye’deki siyasi tercihleri ne olursa olsun Almanya’da geçmişteki kazanımlarının, sosyal demokratların ve solcuların iktidar dönemlerinde olduğunu biliyorlar. Bunu Türkiye’de anlatıyor olmaları çok kıymetli.”
“GECİKMİŞ VE DOĞRU BİR ADIMI BİRLİKTE ATTIK”
“Bu vesile ile Almanya’da yükselen aşırı sağ tehdidinin seçim sandığında bertaraf edileceğine olan inancımı vurgulamak isterim. Almanya ve Almanya’nın iktidar partisi SPD ile böylesine köklü ilişkilerimiz var. Dolayısıyla heyeti burada ağırlamaktan duyduğumuz memnuniyeti bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dostum Lars ile biraz önce imzaladığımız mutabakat metni sadece partilerimiz arasında işbirliği alanlarını genişletmiyor, aynı zamanda yakın bağları olan iki ülkenin ve halklarımızın faydasına olacak yeni olanaklar sunuyor. Bu mutabakat metninin daha önce imzalanması gerekirdi. Gecikmiş ve doğru bir adımı biraz önce birlikte attık. Bizler Avrupa’nın en eski ve köklü siyasi partileri olmakla birlikte aynı dünya görüşüne sahip kardeş partileriz. Almanya’da yaşayan çok sayıda CHP üyesi aynı zamanda SPD’nin üyesi ya da üyesi olmasa da SPD’nin gönüllüleri ve SPD için çalışan seçmenler. Almanya’nın iktidar partisi SPD ile son yerel seçimlerde Türkiye’nin birinci partisi unvanını almış partimiz arasında işbirliği sadece iki parti arasında değil, iki ülke arasındaki ilişkileri genişletecek olanaklar sunmakta. Almanya’da yaşayan çok sayıda soydaşımızı dikkate alarak iki ülke arasındaki tarihi ve mevcut derin münasebetler bu denklemdeki iki partinin bir araya gelmesi, ilişkileri derinleştirme isteğini beyan etmesini çok doğal ve olumlu karşılıyoruz.”
“YAZILANLAR SINIRLARIMIZI DEĞİL, UFKUMUZUN GENİŞLİĞİNİ TARİF ETMEKTEDİR”
“Öncelikle imzaladığımız metnin siyasi işbirliği mutabakatı olduğunu vurgulamak isterim. Burada belli başlı başlıklar sıralanırken, derinlemesine çalışma alanları, prensiplerin genişletilmesi için zemin yaratmaktadır. Dolayısıyla burada yazılanlar sınırlarımızı değil, ufkumuzun genişliğini tarif etmektedir. Bu mutakabat metni ile partimin, ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyeliğine tam üyeliği konusundaki kararlılığı, bu kararlılığa SPD’nin desteği vurgulanmaktadır. Sosyal adalet, demokratik ve özgürlükçü değerlerin savunulması, aşırı sağ ve popülizm ile mücadele, adil bir dünya düzeninin oluşturulması, barış, istikrar, çevre ve iklimin korunması, dünyada ve ülkemizde sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi için işbirliği arzumuz teyit edilmektedir. Metnin devamında dört alanda diyalog mekanizmalarının inşası üzerine kararımız tarif edilmektedir. Bu dört alan, bir demokrasi, iki dış politika, barış ve AB ilişkileri, üç sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınma, dört düzenli fikir alışverişi ve kurumsal işbirliği mekanizmaları olarak belirlenmiştir. Özellikle son madde güncel gelişmeler bağlamında da yakın bir işbirliğinin oluşturulması hususunda geniş bir alan sunmaktadır.”
“HER İKİ PARTİNİN TEMSİLCİLERİ YOĞUN MESAİ HARCADI”
“Metin, Türkçe ve Almanca nüshaları sizlere incelemeniz için dağıtılmıştır. Bu mutabakatın yapılması için uzun süredir her iki partinin temsilcilerinin yoğun mesai harcadığını belirtmek isterim ve tüm arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunarım. Bu mesainin başlangıç noktası Aralık 2023’teki SPD kurultayına katılarak, orada bana hitap etmem için fırsat verilmesi olarak görüyorum ve bunun için müteşekkirliğimi bir kez daha ifade ediyor, bundan sonra sizlerin kurultaylarımıza katılmanızı ve kıymetli görüşlerinizi paylaşmanızdan büyük onur duyacağımızı ifade ediyorum. Bu mutabakat metninin mümkün kılan partimin ve SPD’nin değerli yöneticilerine teşekkür ederim. Bu metin sadece kağıda basılmış bir niyet mektubu, niyet beyanı değil iki parti, iki ülke, iki halk ve Avrupa’nın faydasına birçok girişimin ilk adımını teşkil edecek önemli bir adımdır. Sizin şahsınızda tüm heyetinize teşekkür ederim.”
“MERKEL VE ERDOĞAN ARASINDAKİ ANLAŞMA İNSANİ AÇIDAN DOĞRU DEĞİL”
Özel, gazetecilerin soruları üzerine “Türkiye, Almanya ilişkileri köklü ilişkiler. İyi sürdürülmesinde her iki ülkenin ve ülkedeki tüm toplumların faydasına olan ilişkiler. Cumhuriyet Halk Partisi geldiğinde iyi ilişkiler artarak sürecek ama bugünden farkı şu olacak. İlişkiler, kişisel müzakerelerden kurumsal ve geçmişteki kurumsal kazanımları önceleyen, diplomasiyi önceleyen ve kişisel pazarlıklardan, anlaşmalardan, kişisel ajandalardan, yaklaşan seçimlerden tamamen bağımsız bir şekilde kurumsal olarak yürütülecek. Türkiye-Almanya ilişkilerinde inişli, çıkışlı dönemler maalesef her iki ülkenin iç siyasetine zaman zaman alet ediliyor ve bundan daha sonra onarılması güç yaralar alıyoruz. Bir diğer tespit olarak da şunu söyleyebilirim. Sayın Erdoğan ile Sayın Merkel arasında yapılmış olan sığınmacı anlaşması, “6 milyar Euro” olarak ifade edilen sığınmacı anlaşması Merkel için büyük bir başarı. Belki Erdoğan da övünüyor bu anlaşmayla ama Avrupa idealleri açısından ve bizim inandığımız insani yaklaşım açısından hiç de doğru bir anlaşma değil. Türkiye Avrupa’nın sınırında, Avrupa’nın bir sığınmacı deposu olarak kullanılacak ve 6 milyar Euro’ya bedeli ödenecek bir ülke değil. Hepimiz biliyoruz ki bu sadece 6 milyar Euro ile de bağıtlanmadı” ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“SIĞINMACI YÜKÜNÜ TEK BAŞINA TAŞIMAKTAN KURTULMAYI SAVUNUYORUZ”
“Türkiye hakkında yazılan raporların çok daha yumuşak yazılması, Türkiye hakkında hak ihlalleri noktasında uluslararası çok sayıda heyetin eskiden olduğuna göre daha çekimser davranması gibi Avrupa ideallerine aykırı meseleler yaşandı. Biz Avrupa Birliği’ne tam üye olmak istiyoruz. Türkiye’de hakkında raporların iyi yazılmasını değil, kötü yazılacak hiçbir şey bırakmak istemiyoruz. Demokratikleşmeyi, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını ve Avrupa’nın ayrılmaz parçası olmayı hak etmek istiyoruz. Ama Merkel ve Erdoğan yaptıkları anlaşmada, ‘Siz dışarıda kalın, parayı alın ve bildiğiniz gibi yapın, yeter ki bu sığınmacılara siz bakın’ anlaşmasıydı bu. Biz Türkiye’nin sığınmacı sorununun orta ve uzun vadede bütün Avrupa’yı tehdit ettiğini, Suriye’ye barış gelmesi gerektiğini, Türkiye-Suriye ilişkilerinin derhal iyileşmesi gerektiğini, bütün Avrupa’nın elini taşın altına koyarak Suriyeli sığınmacıların Suriye’ye kendi rızalarıyla geri dönecek şekilde teşvik edilmelerini ve hem Avrupa’nın sınırında açık sığınmacı kampından Türkiye’nin kurtulmasını hem Türkiye’nin bu yükü tek başına taşımaktan kurtulmasını savunuyoruz. Bunu ancak ve ancak her iki taraftaki Türkiye’de bizim gibi sığınmacı düşmanı olmayan ama sığınmacı yaratan politikalara düşman olan politikacılara karşıt olan yönetim çözebilir. Bunu Avrupa’yı Avrupa yapan ideallere inanmış sosyal demokratlar çözebilir. Ben bu açıdan kişisellikten uzak, kurumsallığa dayanan, kişisel dostlukları reddetmeyen ama kişisel yaklaşımlarla sürdürülebilir olmayan ilişkileri kurumsal düzeye taşıyan iki eşit, müttefik, birbirine saygılı devlet ilişkisini vaat ediyorum.”
“VİZE SORUNUNU ÇÖZECEĞİNE YÜREKTEN İNANMAK İSTİYORUM”
Özel, bir başka soru üzerine, “Yapılan anlaşma şu zemini ortadan kaldırıyorsa çok mutlu olacağım. Türkiye’deki başta gençler, hastalar, iş adamları vize sorunu ile ilgili çok mağdurlar. Alman Büyükelçimizle konuştuğumuzda Sayın Scholz ile konuştuğumuzda da Türkiye’den inanılmaz sığınma talebi olduğunu ve bu yoğun sığınmacı talebi yüzünden vizeleri reddetmek zorunda kaldıklarını, işlemlerin bu yüzden uzun sürdüğünü söylüyordu. Aslında fiili olarak Türkiye’den vize başvurularına karşı çok ciddi yavaşlatma vardı. Bu anlaşmanın bu sorunu çözeceğini taahhüt etti Sayın Scholz. Öyle okuduk, öyle bilgilendirildik. Bu işlerse bu Türkiye’deki gençler, hastalar, iş adamları için ve Türk insanları için çok iyidir. Almanya’ya sığınması kabul edilmeyenler için de Türkiye’de anayasal düzene karşı suç işlemiş, darbe girişiminde rol almış kişilerin, belli sayıda kişilerin olduğu ifade ediliyor. Bu bilgi benim elimde resmi olarak yok. Eğer bu varsa zaten bu kişilerin Almanya tarafından kabul edilmemesi normal ama onun dışında bir listeye ve bu listelerin gerekçelerine hakim değilim. ‘Bu kişilerin sınır dışı edilmesi doğrudur ya da yanlıştır’ diyecek resmi bilgiye sahip değilim. Ancak kabul edilmedi ve sınır dışı ediliyorlarsa Türkiye’ye gelmeleri zaten yükümlülüğümüz gereği. Ama bunun vize sorununu çözeceğine yürekten inanmak istiyorum” ifadesini kullandı.
“ADAYIN ETRAFINDAN TÜM PARTİ KENETLENECEK VE SEÇİMİ KAZANACAĞIZ”
“Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin açıklamalarının” sorulması üzerine Özel, “Mansur Beyin cümlesini ikiye ayırıyorum. Biri ‘Mutlaka kazanacağız.’ yürekten katılıyorum. İkincisi, ‘Partim aday gösterirse.’ Bu parti disiplinini vurgulaması açısından önemli. Çünkü işte ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nin birden çok adayı olur mu?’ gibi tartışmalarının önünü kesen bir mevzu. Partinin kararına saygılı olacak olması, kendisinden beklenen yaklaşımdır. ‘Mutlaka kazanacağız’ derken bahsettiği parti de Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bence son derece kuvvetli bir cümle. Bunun dışında artık Cumhuriyet Halk Partisi aday tartışmalarını bir tarafa bırakıyor. Kazanma konusunda mutabakatımız var. Parti adayını belirleyecek. Onun dışında bir aday söz konusu değil. Ve o adayın etrafında tüm parti kenetlenecek ve seçimi kazanacağız” şeklinde yanıt verdi.
“SOSYAL MEDYAYA TAŞIMADAN OKULLARI ŞAKIR ŞAKIR TEMİZLİYORUZ”
Özel, okullardaki hijyen sorununa belediyelerin sunduğu çözümün Milli Eğitim Bakanlığı tarafından engellenmesine yönelik soruya, “Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yazdığımız bir yazıydı. ‘Türkiye’de okullarda hijyen sorununu yetişemediğiniz yere yetişiriz, çözeriz’ demiştik. Çok sayıda belediyemiz bu konuda çalışıyorlar. Mansur Bey de bu konuda adımlar attı. Ankara’nın neredeyse tamamından talep geldi. Şimdi baskı ile okulları temizletmiyorlar. Bunu yaparak okullar temizleniyorsa iyi. Ama okullar temizlenmediği halde okul müdürlerine baskı yapmak, halk sağlığıyla, çocukların sağlığı ile oynamaktır. Bu kendi ayıplarını bir başka ayıpla örtmeye çalışmaktır. Bunu kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bu arada çok sayıda belediyemizden şöyle raporlar geliyor. ‘Biz bunu sosyal medyaya taşımadan ve kimselere duyurmadan, okulların müdürleri ve okul aile birliklerinin yoğun talepleri ile bütün okulları temizliyoruz. Bunu paylaşmıyoruz, çünkü paylaşılırsa engel olunur’ diye. Biz de dedik ki, ‘Bunun iletişimini değil gerçekten işin kendisine önem verin’ dedik. Ve arkadaşlarımız mümkün olan en iyi şekilde bu görevi yapmaya çalışıyorlar” yanıtını verdi.
“SADECE BİR CÜMLENİN AKTARILMASINDAN KAYNAKLANDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Özel, “7’nci CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyadan yaptığı paylaşıma” ilişkin soruya, “Bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşündüğüm için Genel Başkanıma hiç gönül koymadım. Çünkü maalesef Twitter’da sadece bir cümle yer aldı. ‘Türkiye rüşvet verecek bir ülke değildir’ diye. Oysaki yaptığım açıklamada biliyorsunuz, dün çok sayıda gazetede de vardı. New York’ta yaptığım açıklamada şunu söylüyorum, ‘Amerika bir hukuk devleti. Orada kimse hukuktan kaçamaz. Suçlu varsa mutlaka cezasını çekmelidir. Eğer Türkiye’den bu suça karışan varsa Türkiye’ye büyük bir kötülük yapmıştır. O da cezasını çekmelidir.’ Sayın Kılıçdaroğlu cümlenin bu tarafını okusaydı, o değerlendirmeyi yapmazdı. Maalesef, yanındaki ve yakınındaki arkadaşların sadece Twitter’daki cümleyi aktarmasından kaynaklandığını düşünüyorum bu mevzunun. Bugün iki saat kadar Sayın Kılıçdaroğlu ile Sinan Ateş davasının öğlen arasını geçirdik. Orada gayet samimi bir ortam vardı. Bu hatadan uzak bir dille birbirimizle sohbet ettik” yanıtını verdi.
“ALMANYA’DAKİ TÜRKLER AŞIRI SAĞIN NASIL BİR TEHDİT OLDUĞUNU BİLİYORLAR”
Özel, bir başka soru üzerine, “Açık söyleyeyim Fransa seçimlerinden önce öyle gizli ve kapaklı değil, sosyal medyadan sözüme değer veren herkesi aşırı sağa karşı dikkatli olmalarını ve oylarını ona göre kullanmalarını söylemiştim. Bu uyarının yapılmasına en az ihtiyaç olan ülke Almanya. Çünkü Almanya’daki Türkler aşırı sağın kendileri açısından nasıl bir tehdit olduğunu biliyorlar ama bir kez daha buradan tekrar etmem gerekirse Almanya’da Türklerin hem entegrasyon sürecinde hem de yaşadıkları tüm sıkıntıların aşılmasına yönelik adımlar hep sosyal demokratların döneminde atıldı, sol iktidarların döneminde atıldı ya da büyük koalisyonun içinde solcular, sosyal demokratlar varsa atıldı. Bunu Almanya’daki yurttaşlarımıza ben öğretecek değilim. Aksine onlardan duyduklarımız bunlar. Ben onlardan öğrendim. Benim iki amcam Almanya’ya ilk giden işçilerdendi. Ve kendileri aşırı sağın yükseldiğinde nasıl çocuklarını okula yollarken korktuklarını, öyle bir atmosferin yaratıldığını, aşırı sağın güçsüzleştiğinde nasıl rahat ettiklerini bana hep söylediler. Almanya’daki Türkler benim çağrıma ihtiyaç duymaksızın aşırı sağa karşı son derece tedbirli olacaklardır” ifadesini kullandı.