CHP Lideri Özgür Özel: Biz ‘Evlatlarımızın Kanı Yerde Kalmasın’ Demek Yerine ‘Artık Evlatlarımızın Kanı Akmasın’ Diyoruz
Ocak 13, 2024CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile Bir Araya Geldi
Ocak 18, 2024CHP Lideri Özgür Özel, Grup Toplantısında Konuştu: “Askerimizi de Savunacağız Ülkemizi de… Biz Haklıyız ve Başaracağız”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, CHP TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, “Onlar gibi sözde iktidarda kalmak için değil özde gerçek milliyetçi, Atatürk milliyetçisiyiz. Bundan sonraki süreçte saraya ‘eyvallah’ etmeyiz. Arkasına dizilmeyiz. Onla imza atıp, onu meşrulaştırmayız. Herkes kendine, partisine, partisinin evlatlarına, bu milletin ferasetine güvensin. Panikleri, korkuları, saldırmaları ve provokasyonları CHP’nin öz gücünden korktukları içindir. Biz bu partiyi ayağa kaldırdık, bu milleti ayağa kaldıracağız. Bu millete diz çöktüremeyecekler. Bu millete CHP boyun eğdirmeyecek. Bu milleti bir avuç zenginin menfaatlerine teslim etmeyecek. Askerimizi de savunacağız, ülkemizi de savunacağız. CHP’nin her bir neferini alnından öpüyorum. Kendinize güvenin. Onlar korksun. Biz haklıyız ve başaracağız” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısı’nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Genel Başkan Özgür Özel’in konuşmasından önce şehitler için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Partiye katılım sağlayan Zonguldak Gökçebey Belediye Başkanı Vedat Öztürk ve Çanakkale Eceabat Belediye Başkanı Saim Zileli’nin CHP rozetini, Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel taktı. Genel Başkan Özgür Özel, belediye başkanlarının rozetini taktıktan sonra, “Çok acılı ve üzüntülü bir günde ailemize katıldınız ama bundan sonraki süreçte sizin hizmet ettiğiniz güzel içlerimizin, hem Zonguldak hem Çanakkale’mizin, hem 81 ilimizin böyle acıları değil güzel günleri yaşadığı yarınlarda milletimize, devletimize, ülkemize en güzel hizmetleri etmenizi bekliyoruz. CHP ailesine, baba ocağına hoş geldiniz” dedi.
“BİZ KONUŞACAĞIZ Kİ BUNDAN SONRA EVLATLARIMIZIN KANI AKMAYACAK”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Grup Toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Zor günlerden, acılı günlerden geçiyoruz. Ekonomik, hukuki, demokratik açıdan, diplomatik açıdan, güvenlik politikaları açısından 86 milyon vatandaşımızın zorlandığı, üzüldüğü, kahrolduğu şekilde kötü yönetiliyoruz.
Cuma günü akşam saatlerinde, daha 3 hafta önce bile olmadan, 20 gün önce üst üste aldığımız şehit haberlerinden, 12 vatan evladımızı kaybettiğimizin acısı yüreklerimizi yakarken bu sefer yine aynı rakımda, aynı üs bölgesinden bu kez 9 askerimizin, 9 vatan evladımızın şehitlik haberini aldık. Üsteğmenimiz Gökhan Delen, uzman çavuşlarımız Serkan Sayın, Hakan Gün, Ahmet Köroğlu, sözleşmeli erlerimiz Müslüm Özdemir, Kemal Batur, Emrullah Gülmez, Murat Atar ve Muhammed Tunahan Evcin. Bizler evlerimizde rahat uyuyalım diye, şanlı bayrağımız dalgalansın diye görev yaparken hayatlarını kaybettiler. Şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz, acılı ailelerine, milletimize, ülkemize, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bir kez daha başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.
Son 1 ayda 25 askerimizden 23’ü Pençe-Kilit operasyon bölgesinde hayatını kaybetti, son 3 ayda rakımı, koordinatı aynı olan, ben tekrar etmek istemiyorum, üs bölgemizde tam 19 Mehmetçiğimizi kaybettik. Her şehit haberinden sonra aynı ezberi tekrarlayanlar yine aynı ezberi tekrar etmeye, bizi de peşlerine takılmaya, susmaya, sorumluluklarını hatırlatmamaya, onlardan hesap sormamaya davet ettiler. Eğer bir ülkede kötü giden bir şey varsa, ekonomi kötü yönetilir fiyatlar artıyorsa eleştirirsiniz. Dış politika kötü yönetilir yalnızlaşırsınız eleştirirsiniz. İçişlerinde aksaklık vardır, asayiş zafiyeti vardır. Eleştirirsiniz. Ama birileri bir kararı verir, ‘Tartışmayın’ der, sonra oradan sürekli şehit haberleri gelir. ‘Tartışmayın.’ ‘Şehit haberleri gelir tartışmayın.’ ‘Evlatlarımızın kanı yerde kalmayacak’ derler ama evlatlarımızın kanı üzerine başka evlatlarımızın kanı akar. ‘Evlatlarımızın kanı yerde kalmayacak, siz konuşmayın.’ Biz konuşacağız ki bundan sonra evlatlarımızın kanı yerde kalmayacak değil evlatlarımızın kanı akmayacak, biz bunun için konuşuyor ve itiraz ediyoruz.”
“DOĞRU SÖYLEMENİZİN DEĞİL ARKALARINDA DURMANIZIN KIYMETİ VAR”
“Geçen sefer beylerin ezberini bozduk, dedik ki ‘Eğer siz gelip de burada neden sürekli geçici üs bölgelerinde, kar yağdıktan sonra orada güvenliğin sağlanıp sağlanmadığı önceden hesaplanmadan, eğer o geçici üs bölgesini koruyabileceksek kalma kararı alarak, koruyamayacaksak usulüne uygun olarak orası boşaltılıp zamanı gelince tekrar oraya gidilmesi gibi benimsenmiş bir askeri taktik varken bu kararları kim aldı? Niye inat ediyor? Sürekli aynı şekilde şehit veriyoruz. Bunu gelip burada cevaplayacaksınız. Sorularımıza yanıt vereceksiniz, bir eksik varsa gidereceksiniz ki bir sonraki sefer aynı acı haberleri almayalım.’ Dediler ki ‘Biz bilgi vermeye gelmeyiz. İşte kağıt, işte kalem. Bizim yanımızda bildiriye imza atacaksın.’ Dedik ki ‘Sorumluluğunuzu sizinle paylaşmayız. Bu sorulara cevap verilmeden sorumlularla aynı A4’te buluşmayız.’ İtiraz ettik. Kendi bildirgemizi yayınladık. Onlar kınıyorlardı, biz PKK’yı lanetledik. Onlardan çok daha net ve sert, hem hesap soran hem de yol gösteren bildirgemizi açıkladık. Yokmuş gibi yaptılar. Çünkü onlar için terörü kınamanın kıymeti yok, yanlarında durmanızın kıymeti var. Onlar için doğruları söylemenizin kıymeti yok, arkalarına dizilmenizin kıymeti var. Onlar için şehitlerimiz gelmesin diye birlik, beraberlik içinde olmak için doğruları savunmanın kıymeti yok, onların iktidarını sarsmamanızın kıymeti var. Biz o gün itiraz ettik. Manşetlerden bildirgemizi görmediler. PKK dediğimiz halde Tayyip Erdoğan diyemediği halde, ‘PKK demedi’ dediler. Provokasyon yapıp şehit cenazelerine kendi militanlarını götürüp sözde bizi protesto etmeye kalktılar. Bir adım geri atmadık. Durduğumuz yerde durduk, sorulara cevap alamadık ama sorumluluğu da paylaşmadık.”
“BİZ KENDİMİZE GÜVENİYORUZ”
“Maalesef Cuma akşamı 9 eve daha ateş düştü. Aynı bölge, aynı üs, aynı zafiyet, aynı hatalar ve yeni şehitler. Sonra yine çıkmışlar, dediler ki ‘Bir kez daha kınama yayınlayalım…’ Doğrudan dedik ‘Biz artık orada yokuz, tavrımız değişmez.’ Bakın şimdi ne oluyor? Bugün 2 bakan o gelmedikleri Meclis’e bugün geliyor, vermedikleri beyanatı, bilgiyi veriyorlar. Meclis’in karşısına çıkıyorlar ve bekliyoruz ki sorularımızı yanıtlayacaklar. CHP’ye imza atmadı diye ‘Vatan haini’ diyebilecek tıynettekiler uzaklardan iyi dinlesin. Bu salon nerede durdu, nasıl durdu, nasıl o gün birlik ve beraberlik içinde o gün ortak tavrın arkasında durdu, bugün ne oluyor? O gün biz imza atmadık. Bugün Meclis Başkanı yine bir bildirge kaleme almış, yine bütün partilere yollamış. İmzalayanlar var, CHP imzalamadı. Bu kez Saadet, Gelecek, DEVA, Demokrat Parti imzalamadı. CHP kendi bildirgesini MYK’da imzalamıştı. Grup başkanvekillerimle birlikte imzaladık, bugün Meclis Başkanlığına CHP grubunun bildirgesini de sunuyoruz. Saadet, Gelecek, DEVA, Demokrat Parti kendi bildirgelerini sunuyorlar. AK Parti, MHP ve İYİ Parti de bir başka bildirge sunuyorlar. Hepsi okunsun, oylansın. Kim nerede, nasıl duruyor, kim kimin yanında duruyor? Hepsi belli olsun. Bir tek şey söylerim, üyelerinin iyi niyetine, vatanseverliğine, Cumhuriyetçiliğine, Atatürkçülüğüne sahada hepimizin şahit olduğu, geçmişte birlikte ittifak içinde olduğumuz, AK Parti’nin ve MHP’nin yanlış politikalarına onurla itiraz eden İYİ Parti’nin de bu sorunlu Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ayrışarak kendi bildirgelerini imzalamasını ümit ediyoruz. Aksi durum hepimizi çok üzüyor. Eleştiri, tartışma olacak. Çünkü birilerinin rahatı bozuluyor. Huzuru bozuluyor. Provokasyon olacak. Önemli olan biz kendimizi biliyor muyuz, Atatürk’ün partisi olduğumuzu, hepsinden milliyetçi, vatansever olduğumuzu biliyor muyuz? Gerçek milliyetçiliğin şehit tabutunu tutup propaganda yapmak değil, briket evlere koca bayrak asmak değil analar ağlamasın, şehitler olmasın diye doğru, gerçek politikaları savunmanın doğru olduğunu biliyor muyuz? Biz kendimize güveniyoruz, kim ne yaparsa yapsın. Bugüne kadar ezber bozulunca bizim de okuduğumuz gazetelerde yazanlar, bazı bizim içimizdeki arkadaşlar ‘Keşke ayrılmasaydık, keşke o imzayı atsaydık. Yahu ben gideyim onlarla imza atayım.’ Kardeşim sen durduğun yerde dur, Atatürk’ün çizgisinde, baba evinde dur, CHP’de dur, gör bak nasıl zaman seni yine haklı çıkaracak.”
“SONUNDA BİZ BAŞARACAĞIZ”
“Tayyip Beyin peşine takılmadık acaba yanlış mı yaptık? Takılmayacağız, birlikte olacağız, haklı çıkacağız ve sonunda biz başaracağız. Siz başaracaksınız. CHP seçimden en çok oyu alma hesabıyla değil ama bu ülkede herkes huzurlu, eşit, zengin, acısız, ayrımsız yaşadığında, paha biçilemeyecek 2 şeyin, rengi olmayan 2 şeyin herkes kıymetine vardığında; bir anaların göz yaşının rengi olmaz, iki alın terinin rengi olmaz. Bu memleketteki bütün analar ve emekçileri CHP’nin sevgisiyle, saygısıyla kucaklıyoruz. Sizin için hep birlikte başaracağız.
Adalet ve Kalkınma Partisi sadece hayat pahalılığı yaratmadı, sadece ötekileştirerek, kutuplaştırarak toplumsal barışı zafiyete uğratmadı, sadece dış politikada yalnız ve kimsenin olması gerektiği gibi iyi ilişkiler kurduğu bir ülke haline getirerek, yalnızlaştırarak kötülük yapmadı. Onlar devletin genleri ile oynadılar. Geldiğimiz günlerde, şimdi devletin başı, bulunduğu makam öyle, yürütmenin başı, efendim bir terör saldırısı olmuş. Kime telefon açmış, kime telefon açmamış. Onun tartışması sürüyor. Öyle ki bu ülkede savunma, güvenlik, dış politika gibi konularda hassas gelişmeler olduğunda yürütmenin başı ya da bakanları, örneğin MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı gibi üst düzey görevliler yürütme adına gider başta ana muhalefet partisi, Meclis’te bulunan partileri bilgilendirirler, ayrıca Genel Kurul’a da bilgi verirlerdi. Bakın tarihe dönüp gidelim. Kıbrıs Barış Harekatı, Ecevit kapının önüne çıkmış. Demiş ki ‘Ayşe tatile çıktı. Biz adaya sadece Türklere değil Rumlara da barış götürmek üzere barış harekatını yapıyoruz.’ Meclis’e gelmiş ve ilk önce Süleyman Demirel’in telefonu çalmış. Ardından bütün liderler. Öğleden sonra Meclis olağanüstü oturuma davet edilmiş, olağanüstü oturumda Meclis Barış Harekatı için Ecevit tarafından bilgilendirilmiş. Ardından Süleyman Demirel’in açıklaması: ‘Bugün TBMM milli meseleler karşısında Türkiye’nin güçlüklerle, zor ve çetin sorunlarla karşı karşıya kaldığı zaman nasıl bir kalp gibi hareket edilmesinin lazım geldiğinin, nasıl bir kalp gibi atması lazım geldiğinin fırsatı ile karşı karşıya bulunmaktadır.’ Siz eğer yürütmenin başı olarak, iktidarın sahibi olarak verilen sorumluluğu yerine getirirseniz ana muhalefet partisi karşınıza geçer, ‘Bir kalp gibi birlikte olmanın, birlikte çalışmanın sorumluluğunu hissettik’ der. Ama siz eğer bu gelenekleri terk ederseniz, ‘Bilgi ver’ dediğinizde ‘Kim oluyorsun sen, sana ne bilgi vereceğiz’ derseniz. CHP’nin taleplerini ötekileştirirseniz, siz eğer benzer 9 şehidimizin, yeniden şehitlerimizin geldiği gecede bu sefer bazı liderlere telefon açıp bazı liderleri aramamaya kalkarsanız siz her şey olabilmişsiniz demektir ama devlet adamı, insanı olamamışsınız demektir.”
“GELMEYEN TELEFON İLE GURUR DUYUYORUM”
“Bir şey söyleyeyim, samimiyetle, laf aramızda söyleyeyim. Bazı telefonların gelmesi, gelmemesinden daha kötüdür. Gelmeyen telefon ile gurur duyuyorum. Çünkü o telefonu açarken bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak, ülkenin çıkarlarını düşünerek, bütün oy veren seçmene saygı duyarak değil geleceğe dönük siyasi tahlil, tasarruf, taktiklerini düşünerek yapıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın gelecek tahayyülünde yer almamak CHP için onurdur. Bugün sayın bakanlar gelecek, doğrusunu yapıyorlar. Kürsü alacaklar, orada olacağız. Orada olacağım. Dinleyeceğiz. Ama orada açık kaynaklardan edinilen bilgilerin tekrarını, haber bültenlerindeki konuşmaların bir özetini dinlemeye gitmiyoruz. Bunu da bilsinler. Mahremiyet derecesi yüksek bilgiler varsa kapalı oturum yapma imkanı vardır. 10 yıl tutanaklar açıklanamaz. 10 yıl süre ile kimse bu konuda ağzını açamaz. Ancak sadece eldeki bilgilerin bir tekrarı, milletin Meclis’ine şeklen saygı ama özde saygısızlık demektir. CHP grubu olarak daha önce yazılı olarak da tekrarladığımız şu soruları bir kez de sizin huzurunuzda bilgilendirmeden 1 saat önce tekrar etmek isterim. 20 aydır Pençe-Kilit operasyonu sürüyor. Pençe- Kilit harekatının siyasi ve askeri hedefleri, bu hedeflere ulaşma durumu nedir? Bölgede terörist faaliyetlerine ilişkin istihbarat temininde zafiyet var mıdır? Teröristlerin saldırıları üs bölgelerinin mevsimsel koşullara karşı yeteli korumaya ve gerekli tahkimata sahip olmaması sebebiyle mi önlenememektedir? İnsansız hava araçlarının mevsimsel koşullar nedeniyle uçamadığı durumlarda gözetleme zafiyetini giderecek ilave tedbirler alıyor musunuz? Üs bölgelerinin termal kamera ve benzeri gözetleme sistemleri, nicelik ve nitelik olarak yeterli midir? Yetersizse neden hızla giderilmemektedir? Bu konuda TBMM’ye bir görev düşmekte midir? Özellikle altın saat olarak tabir edilen süre içinde sağlık desteği, acil tıbbi müdahale imkan ve kabiliyetleri yeterli midir? Askeri sağlık sisteminin ilga edilmesi, ortadan kaldırılması, GATA’nın kapatılması, askeri hastanelerin kapatılması ve timlerin içinde sağlık astsubaylarının timle birlikte bulunmalarının terk edilmesi, bu altın saatte kurtarılabilecek çok sayıda Mehmetçiğin ölümüne sebebiyet vermekte midir? Bu soruların hepsine bugün de cevap arıyoruz, bundan sonra da cevap arayacağız. 21 aydır Pençe- Kilit harekatında hedeflere neden ulaşılmadığını, buradaki kusurların nereden ve kimlerden kaynaklandığını, ne için giderilmediğini takip etmeye devam edeceğiz. Şu an Suriye ve Irak’taki askerlerimizin durumunu, ihtiyaçlarının giderilip giderilmediğini, moral ve motivasyonlarının ne noktada olduğunu ısrar ile takip edeceğiz. Bu sorular benim sorularım değil. Bu sorular bir partiye ait sorular değil. Bu sorular evlatları orada olan, eşleri ve babaları Irak’ta, Suriye’de olan Mehmetçiğin ailelerinin en çok merak ettiği, üstünde titizlendiği sorulardır. Bu sorular ömürleri boyunca bu orduya şanla, şerefle hizmet etmiş, şimdi bu ordunun emeklisi olma onurunu taşıyan komutanların meselede gördüğü sorunlardır. Bize yapmış oldukları doğru yönlendirmeler, meselenin çözümüne yönelik önerileri de içinde bulunduran yapıcı sorular, eleştirilerdir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yanıtlaması gereken temel nokta ise şudur. Çetin bir coğrafyada, zorlu kış koşullarında, sınırlarımızın uzağında üs bölgelerinde Mehmetçiklerimizin güvenliğinin sağlanamadığı bu süreçte bu kararlar askeri olarak verilmekte ve savunulmakta mıdır? Yoksa sivil olarak verilmekte ve askere dayatılmakta mıdır? İsveç’in NATO üyeliği için bir dönem sözde kıyameti koparan ve sonra birden anlaşan, kendi imzayı atan ve metni Meclis’e yollayan, geçtiğimiz hafta NATO üyeliği ile ilgili İsveç için komisyonda adımı atan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne şunu soruyoruz. Eğer bir müttefikin terör tanımı ya da terör örgütü ile ilişkilendirilmesi NATO üyeliği üzerinden tartışılıyorsa, PKK ve YPG’nin birinci destekçisi olduğunu söylediğiniz ABD, NATO’nun en yüksek askeri gücüne sahip birinci müttefiki ise siz ABD ile ilişkiler konusunda bu NATO müttefikimizle nasıl bir irtibat kuruyorsunuz? Kendilerine hem içeriye dönüp bize ‘PKK- YPG’yi ABD destekliyor’ diyeceksiniz, hem can, ciğer kuzu sarma olup, randevu isteyip, telefon görüşmeleri için aracılar sokup, ABD ile İsveç’in NATO üyeliği üzerinden F16 pazarlıkları yapacaksınız, bu milletin gözünün içine baka baka bu tutumu sergileyeceksiniz. Biz CHP olarak ABD dahil bütün müttefiklerimize şunu söylüyoruz. NATO’nun bir mensubunun güvenliği tehdit altındaysa, saldırı altındaysa bu bütün NATO’ya yapılan saldırıdır. NATO terörün karşısında, PKK’nın karşısında bir müttefik gibi mi davranacaktır, yoksa ikiyüzlü mü davranacaktır? Bütün müttefiklerimize bunu soruyoruz.”
“EKONOMİ ALANINDA ÇOK KÖTÜ YÖNETİLİYOR”
“Ülkemiz ne yazık ki her alanda olduğu gibi en çok da ekonomi alanında çok kötü yönetiliyor. Dünyada gıda fiyatları düşüyor. Türkiye’de enflasyon TÜİK’e göre yüzde 64, gıda enflasyonu yüzde 72 artmış. İstanbul Ticaret Odası gıda enflasyonunu 80,5 olarak belirlemiş. Dünya Gıda Örgütü, ‘2023’te yüzde 10 gıda fiyatları düşmüş’ diyor. Değerli vatandaşlarımız, seçimlere gittik ve oy talep ettiler. Elbette biliyorum, şöyle dediler ‘Açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük oyu bize vermelisin.’ Sahte videolar yaptılar, terörle ilişkilendirmeye çalıştılar. ‘Eğer oyu bize vermezsen ezanı durduracaklar, oyu bize vermezsen bayrağı indirecekler. Oyu bize vermezsen vatanı böldürecekler’ deyip aç karınlardan, işsiz insanlardan, güvencesiz çalışanlardan bir kere daha oy alıp iktidarlarını sürdürme yoluna gittiler. Şunu söyleyeyim. O gün ‘Ezanı dindirecekler’ dedikleri CHP’nin milletvekilleri bugün 5 vakit ezan okuyan müezzinin özlük haklarını yine bu kahramanlar, milletvekilleri savunuyor. O gün ‘Bayrağı indirtecekler’ dedikleri, o bayrak dalgalansın diye can veren uzman çavuşun hakkını ve hukukunu savunuyor. O gün ‘Vatanı böldürecekler’ dedikleri bugün CHP olarak 81 ilde, 973 ilçede birliği, beraberliği, kardeşliği savunuyor, ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunuyor. Peki onlar ne yapıyor? Onlar ‘Ezan, bayrak, vatan deyip, sizden oy alıp, fiyatların belini nasılsa kırarız’ diyenler iktidara geldikleri günden bu güne benzin yüzde 85, ekmek yüzde 60, makarna yüzde 91, yumurta yüzde 55 arttı. 28 Mayıs’tan bugüne. Bütün köylüler, kamyoncular, dolmuşçular, şoför esnafı ve bugün yolu benzin istasyonunun önünden geçen herkes şahidim olun. Mazotun litresi 18,5 lira. Bugün 39 lira 80 kuruş. 18,5 liralık mazotu 40 lira yaptılar, 28 Mayıs’tan bugüne kadar. Bu iktidar, iktidara gelene kadar, seçimi geçirene kadar yalan ile sahte beyanla oyları toplayıp sonra size sırtını dönen iktidardır. Değerli vatandaşlarımız son 1 yılda sadece son 1 yılda dana eti yüzde 143, koyun eti yüzde 157, tavuk eti yüzde 180, zeytinyağı yüzde 180, zeytin yüzde 141 zam almış durumda. Siz ne aldınız, biz ne aldık? Memurun zammı yüzde 49,25. Emeklinin zammı ise 37,57. Eğer ENAG’a göre olsa zamlar en az yüzde 80 olacaktı. Yani bugün 15 bin lira maaş alanın cebinden 5 bin 500 lira çalıyorlar. 20 bin 500 olacaktı, 15 bin lira veriyorlar. Bugün 30 bin lira maaş alan 40 bin lira alacaktı. 10 bin lirasını cebinden çalıyorlar. Ama herkesin cebinden bir şey çalınıyor da esas cebinden çalınan Türkiye’deki en düşük emekli maaşı. Bugün itibarıyla 7 bin 500 lira.”
EMEKLİLERE SESLENDİ
“Değerli emekliler, bir yolculuğa yani bu ülkeyi alıp 21 yılda bu noktaya getiren birisi sizi ne noktaya getirdi buna bakalım. Bu asgari ücret. 17 bin 2 lira. Yeterli değil. Yoksulluk sınırının altında, açlık sınırını zorluyor. Peki bu ne? Bu en düşük emekli maaşı. Adalet ve Kalkınma Partisi geldiğinde en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 147’si kadardı. AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan geldi. Hiçbir şey yapmasa, sadece Bülent Ecevit hükümetinden aldığı şekliyle asgari ücretin yüzde 147’sini verse, bugün en düşük emekli maaşı 25 bin lira olacak. Ancak şu an yüzde 44’ü kadar. 7 bin 500 lira. İşte Tayyip Erdoğan’ın emeklinin elinden tutup getirdiği nokta. İşte Adalet ve Kalkınma Partisi’nden önce emeklinin aldığı en düşük emekli maaşı, şimdi aldığı emekli maaşı. Buna Türkiye Cumhuriyetindeki hiçbir emekli mahkum edilemez. Bunu kınıyoruz. Buradan bu parlamentodaki bütün milletvekillerine sesleniyorum. Grup başkanvekillerime hatırlatıyorum. CHP’nin komisyonlarda bekleyen önerisi en düşük emekli maaşının en azından asgari ücret kadar olmasıdır. Önergemizi bu hafta getirin ve oylatın. Kim emeklinin yanında, kim 7 bin 500 liralık görüyor emekliyi bütün Türkiye görsün.”
“CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK AÇIĞI”
“Gelecek sene nasıl olacak? Emin olun bundan 2 kat kötü olacak. Merkezi Yönetim Bütçesi açık veriyor. Aylık bazda 842 milyar lira açık verdi. Cumhuriyet tarihinin en büyük açığı. 2023 yılında 1 trilyon 375 milyar açık. 2022’ye göre bütçe açığı yüzde 864 arttı. Yüzde 900. 9 kat. Bu rakamın içinde ama depreme harcananlar var. Depreme harcananları düştüğünüzde yine 425 milyar lira açık kalıyor. O da bir önceki yılın 3 katı demek. Gelecek sene bütçe açığının 2,7 trilyon olması, bunun da tam yarısının faizlere gitmesini kendileri planlıyorlar. Bu sene yüksek enflasyon nedeniyle cari harcamalar yüzde 111 arttı, personel giderleri yüzde 115 arttı, faiz harcamaları yüzde 117 büyüdü. Gelecek sene yaşanalar bunun tam 2 katı olacak. O yüzden herkesin özellikle emeklilerin ve emekçilerin bu iktidara 31 Mart tarihinde yapılacak seçimlerde, hem belediye seçiminin farkında olarak memleketlerini iyi yönetecek yöneticileri seçmesi hem de kendisine 7 bin 500 lirayı reva görenlere bu seçimlerde sarı kartı göstermesini bekliyoruz.”
“ANAYASA YOKSA KİMSENİN MALININ GARANTİSİ YOKTUR”
“Eğer hain terör saldırısı olmasaydı Pazar günü hep birlikte, hep beraber ‘Artık yeter’ diyecektik. ‘Sahip çıkıyoruz’ diyecektik. ‘Anayasamıza sahip çıkıyoruz. Ülkemize sahip çıkıyoruz. Emeklimize sahip çıkıyoruz. Emekçimize sahip çıkıyoruz. Gençlerimize sahip çıkıyoruz ve biz bu gidişata hep birlikte dur diyoruz, artık yeter diyoruz’ diyecektik. Bundan sonraki süreçte bir ülkede Anayasa yoksa, devletin yok olduğunun bilincinde olacağız. Bu ülkede Anayasa yoksa kimsenin malının da garantisi yoktur. Bu ülkede Anayasa yoksa emeklilik hakkının garantisi yoktur. Bir ülkede Anayasa yoksa özgürlükler de yoktur, geleceğe güven de yoktur. Meseleyi Can Atalay meselesi, önemlidir Hatay’ın iradesi ama mesele sadece Can Atalay meselesi değildir. Mesele birilerinin Anayasa’yı yok sayma, mesele birilerinin yok saydığı Anayasa üzerinden keyfi yönetimine sizleri alıştırma, günü gelince geçen sefer Devlet Beyin yaptığı gibi. ‘Evet, Tayyip Erdoğan Anayasa’ya uymuyor, Anayasa’yı çiğniyor, uymayacağı da anlaşılıyor, hadi Anayasa’yı ona uyduralım’ dediği gibi. Bu ülkede devleti ortadan kaldırıp, devleti bir şahsa yönlendirmenin, şahsa terk etmenin, yazılı ve çizili toplum sözleşmesini her doğan için değil Erdoğan için yapmanın bedellerini ödüyoruz. Bu bedeli güvenlikte olmayarak, ekonomik güvenliğimiz yok, sokakta, sınırda, Anayasal güvenliğimiz yok, hukuk güvencemiz yok. Memleket Adalet Bakanlığının verdiği hizmete, mahkemelere yüzde 22 güveniyor. 5 kişiden biri güveniyor o da mahkemeye yolu düşmediği için. Memlekette ekonomi yönetimine de geleceğe de güven kalmadı. Dünyanın en güzel ülkesindeyiz. Evet, doğru. Herkes bu ülke üzerinde hayal kuruyor ama bu bir beka sorunu değil. Bu ülke üzerinde bin yıllardır hayal kuruluyor. Gerçek beka sorunu ne biliyor musunuz, gerçek beka sorunu bu memleketteki her 4 gençten 3’ünün, bu 4 gencin birinin adı Mahmut, birinin adı Rabia, birinin adı Barış, birinin adı Fatih. Bu 4 gençten 3’ü dünyanın en güzel ülkesinde değil, doğdukları bu topraklarda değil dünyanın başka ülkelerinde hayal kuruyorlar. 100 gencin 76’sı ‘Fırsatını bulursam yurt dışına gitmek isterim’ diyor. İşte gerçek beka sorunu budur. Gerçek milliyetçi varsa gelsin yanımıza bu beka sorunu ile mücadele edelim. Sebebi ne? Bu memlekette bazıları güvende, bazıları güvende değil. Sorun burada.”
“MEHMETÇİK GÜVENDE DEĞİL”
“Bakın bu memlekette bu sıvasız evde, bayrak asılan bu sıvasız evde yetişmiş, iş bulamamış, aç kalmış, ailesinin başka geliri olmadığı için başvuru yapmış, uzman çavuş, sözleşmeli er olmuş Mehmet’imiz var ya, o çocuk, o evladımız birilerinin fantezisi ile bütün güvenlik doktrinlerine aykırı, geçici üs bölgesinde eksi 14 derecede Mehmetçik güvende değil, bu evin evladı güvende değil. Ama sosyal güvencesi olmadığından, ama 7 bin 500 lira, 5 bin lirası kiraya, 1000 lirası akaryakıt, elektriğe gittiğinden bu teyzem bekliyor ki ‘Pazar dağılsın o satılmamış ürünlerden bir şeyler alayım.’ Güvende değil. Hiç parası olmayan teyzem çöp konteynerinin başında, onun için ne gıda güvenliği, ne sağlık, gelecek güvenliği var. Bu Somalilinin çarpıp da param parça ettiği motokuryemiz. Yollarda güvende değil. Somalı madenci Türkiye’nin dört bir yanında günde 3 vardiya ölüme inen, çıkan. O yerin altından yeryüzü sıcak olsun diye her gün ölüme inenler güvende değil. Seçimden önce hızla ‘Trakya’dan oyları toplayabilir miyiz, söz verdim’ diye menfezlerin altını hızla doldurdukları için o trende ölenler güvende değildi. Yaşam hakkına, doğaya, çevre hakkına sahip çıkmak için, bir park yıkılıp da Topçu Kışlası yapılmasın diyenler, Atatürk Kültür Merkezi yıkılıp da AVM yapılmasın diyenler güvende değildiler. Şimdi hepimizin yerine Silivri’de yatan kardeşlerimiz, Bakırköy’de yatan kardeşlerimiz maalesef güvende değil. Hukuk güvencesinden yoksunlar. Bunlar güvende değil ama güvende olanlar var. Sarayda pandemiye rağmen sazlı, sözlü yemek verenler güvende. Elektrik faturalarından çiftçiye haciz yollarken insanları bu karda kışta soğukta bırakırken 1500 odalı sarayda ampul yakanlar güvende. Anayasa’yı değiştirirken iğrenç kahkahalar atanlar güvende, onların çocukları güvende, onların aileleri güvende. Bak pudra şekerci güvende. Ne suçu işlersen işle Süleyman’ın fotoğraf listesine girersen güvendesin ama o sırf gidip ‘İstanbul Büyükşehir’de terörist var, 250 tane’ diyecek. Mahkemeye verecekler ‘İspatla bakalım’ diye, ‘Vallahi elimde belge yok, siyaset olsun diye söyledim’ diyecek. Bunlar güvende, bu yüzsüz güvende bizim evlatlarımız güvende değil.”
“BEYZADE GÜVENDE DEPREMZEDELER GÜVENDE DEĞİL”
“22 yıldır beyefendi iktidarda, bir dediği iki olmuyor. Bütün yetkiler elinde. 11 şehirde milyonlarca insan çadırda, konteynerde ‘Seneye evler bitecek’ dedi. 10 evden biri bile verilmedi, hepsi çadırda. Yüzler gülüyor. Altın varaklı tahtında oturuyor. Beyzade güvende, depremzede güvende değil. Sonra ‘Bu ülkenin güvenlik sorunu var. Sesinizi çıkarmayın…’ Kafa hangi kafa? Kafa şu kafa. Hitler’in propaganda bakanı diyordu ki ‘Alman çocuklarının tereyağına ihtiyacı yok. Alman tanklarının gres yağına ihtiyacı var.’ Şimdi güvenlik, güvenlik deyip, çocukların açlığını, yoksulluğu, kimsesizliği, güvencesizliği unutanlara karşı yepyeni bir milliyetçilik. Şunu herkes bilsin ki bir santimetre verilecek toprağımız yok. Şanlı bayrağın üstündeki o kırmızı, atalarımızın kanından almış rengini. İcap ettiğinde bu millet için kanını akıtmayacak bir tane CHP’li yok. ‘Yok efendim onunla pazarlık ediyorsunuz, bununla bilmem ne…’ Resmi siyasi partiye ziyaret yapmışız, ömürleri boyunca şunu demişler. ‘Gizli anlaşma yapıyorlar.’ Gizli kapaklı işimiz yok. Her şey gözünüzün önünde. Ziyarete gideriz, ziyarete gelirler. ‘Gizli anlaşma ve görüşme yok’ demişiz. İnatla yalan atıyorlar. CHP’nin kendisine, üyesine, milletine ve kurucusu Gazi Atatürk’e veremeyeceği hiçbir hesabı yoktur. Elbette birilerinin kolay iktidara oturma, koltuğu kolay koruma, hamaset yaparak siyaset yapma döneminin sonuna geldiğinden dolayı stresleri yüksek. Özgüvenimiz, inancımız var, partimizin altı okuna sonuna kadar bağlıyız. Onlar gibi sözde iktidarda kalmak için değil özde gerçek milliyetçi Atatürk milliyetçisiyiz. Bundan sonraki süreçte saraya eyvallah etmeyiz. Arkasına dizilmeyiz. Onla imza atıp, onu meşrulaştırmayız. Herkes kendine, partisine, partisinin evlatlarına, bu milletin ferasetine güvensin. Panikleri, korkuları, saldırmaları ve provokasyonları CHP’nin öz gücünden korktukları içindir. Biz bu partiyi ayağa kaldırdık, bu milleti ayağa kaldıracağız. Bu millete diz çöktüremeyecekler. Bu millete CHP boyun eğdirmeyecek. Bu milleti bir avuç zenginin menfaatlerine teslim etmeyecek. Askerimizi de savunacağız, ülkemizi de savunacağız. CHP’nin her bir neferini alnından öpüyorum. Kendinize güvenin. Onlar korksun. Biz haklıyız ve başaracağız. Size güveniyorum. Gidin ve bu seçimleri kazanın. Size güveniyorum. CHP gerçek gücünü hepsine gösterecek.”